İSAR Konferansları
Prof. Dr. Ferudun Yılmaz

28 February 2018
11:25

Davranışsal İktisat (Behavioral Economics), Richard Thaler’in 2017 yılında Nobel Ekonomi ödülünü almasıyla birlikte ana akım içerisindeki nüfuz alanını ve gücünü arttırdı. Fakat bu özelde iktisat genelde sosyal bilimler açısından tam olarak ne anlam ifade etmektedir? Bu yeni gelişmeler Davranışsal ve Deneysel iktisadın ideolojik hangi örüntülerini gizlemektedir? Bu ve bunun gibi pek çok sorunun tartışmaya açılacağı “İktisatta Ortodoksi ve Naturalizm: Davranışçı, Deneyci ve Nöro İktisadın Yükselişinin İmkanları” başlıklı İSAR Konferansı 3 Mart 2018 tarihinde İSAR Konferans Salonu'nda saat 13:30'da Prof.Ferudun Yılmaz tarafından gerçekleştirilecektir.


1969 yılı Bulgaristan doğumlu olan Ferudun Yılmaz, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İİBF (İngilizce) İşletme bölümünde tamamladı. Yüksek Lisans ve doktora eğitimini Uludağ Üniversitesi İktisat bölümünde tamamladı. Halen Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü'nde öğretim üyesidir. Felsefe, iktisat felsefesi, politik iktisat, iktisat metodolojisi ve iktisadi düşünce tarihi alanlarında çalışmaktadır. Journal of Economic Issues, ODTÜ Gelişme Dergisi, Toplum ve Bilim, Doğu Batı gibi dergilerde makaleleri yayımlanan Yılmaz’ın Rasyonalite İktisat Özelinde Bir Tartışma (Paradigma, 2009) adlı bir kitabı vardır.

Bülten Yazımız

İsveç Kraliyet Bilimleri Akademisi; sınırlı rasyonellik, sosyal tercihler ve irade eksikliği gibi insan özelliklerinin bireysel kararları ve piyasa sonuçlarını nasıl etkileyeceğini ortaya koyduğu gerekçesiyle 2017 Nobel Ekonomi Ödülü’nü, davranışsal iktisatçı Richard H. Thaler’e vermeyi uygun gördü. George Akerlof, Robert Fogel, Robert Shiller, Daniel Kahneman ve Thaler ile birlikte davranışsal ekonomi alanında yaptığı çalışmalarla ödüle uzanan isimlerin sayısı, nobel ekonomi ödülü sahiplerinin toplamda %6’sına ulaşmış oldu. Ana akım içerisinde tesirini gittikçe artıran davranışsal iktisat, deneyci iktisat ve nöroiktisat gibi alanların yükselişinin arkasında yatan sebepleri tartışmak üzere İSAR, 3 Mart 2018 tarihinde Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi Feridun Yılmaz’ı konuk etti.

 

Konuşmasına konferans başlığının da önemli bir kısmını oluşturan natüralizm kavramının kısa bir tanımı ile başlayan Yılmaz, natüralizmi; “Modernitenin düşünebilme tarzını resmetmesi açısından etrafında epey düşünmeyi hak eden bir kavram” olarak niteledi. Gerek özelde iktisat içerisinde söz konusu alanların yükselişinin ve gerekse – farklı adlandırmalara muhatap olsalar da– komşu sosyal bilimlerdeki benzer eğilimlere tesadüf edilmesinin, felsefi temelde 1990’lardan sonra şiddetini iyice artıran natüralizme dönüş (naturalistic return) hareketinin güçlü emareleri olduğunu söyledi.

Normal şartlarda felsefi  düşüncedeki akımların iktisada sirayet etmesine çok fazla şahit olmadığımızı ve iktisadın güçlü disipliner bariyerleri ile bu tip felsefi jargonlara geçit vermediğini, buna rağmen natüralist kavramlar söz konusu olduğunda bunların büyük bir coşkuyla “içeriye buyur edildiğine” dikkatleri çeken Yılmaz, bu rağbetin iktisat biliminin doğa bilimleri ile ilişkisinin kendine münhasırlığının ve iktisadın kendini bir doğa bilimi olarak konumlandırma çabasının bir göstergesi olduğunu ifade etti.

Konuşmasına başlığın diğer kısmını oluşturan iktisatta ortodoksi kavramını açarak devam eden Yılmaz, neo-klasik ve heterodoks geleneklerin tarihsel gelişimlerine ve çatışma alanlarına da değindi. Samuel Bowles örneği üzerinden, üniversite düzeyinde bugün bile hakim iktisadi anlayışın, heterodoks eksen üzerinden yürütülen akademik çalışmalara karşı ayrımcı ve dışlayıcı politikalarla yanıt verdiğini ileri sürdü.

Konuşmacı kendi çalışmalarında çıkış sorusunun kurumsal iktisat, Marksist iktisat, feminist iktisat, evrimci iktisat ve hatta Avusturya iktisat okulu gibi ekolleri kendi disipliner sınırları içinde oldukça “kıskanç” bir biçimde reddeden ortodoksinin; deneyci iktisat, davranışçı iktisat, nöro iktisat gibi alanlara karşı takındığı “müşfik” tavrın sebepleri olduğunu aktardı. Normal şartlarda ana akım iktisadın, “katı çekirdeğini (hard core)” oluşturan rasyonel seçim teorisini yanlışlama iddiası taşıyan bu alanlara karşı da diğer heterodoks dalgalara karşı olduğu gibi saldırgan bir tavır sergilemesi gerekirken tam aksinin gerçekleştiğini belirtti.

Feridun Yılmaz konuşmasının son bölümünde genel olarak doğa bilimlerinin felsefeden, sosyal bilimlerin de doğa bilimlerinden kopuş süreçlerinin nasıl gerçekleştiğine ve iktisadın, sosyal bilimlerin doğa bilimlerinden ayrışma sürecinde kendisini nerede konumlandırdığından söz etti. İktisadın bu bağlamda kendi faaliyetinin tipik bir sosyal bilim olarak algılanmasından haz etmediğini, bilimler tasnifinde kendisini her zaman ontolojik ve epistemolojik açıdan doğa bilimleri arasında görmeyi yeğlediğini ifade etti. İktisadın, tarihsel seyri zaviyesinden bakıldığında bu hedefine yürürken başarılı da olduğunu; teorik söyleminde kalıntı halinde bulunan son felsefi ifadeleri de uzaklaştırdığını, süratli bir matematikselleşme geçirerek matematiği bizzat iktisadın dili haline getirdiğine dikkat çekti. Yılmaz bu noktada deneyci, davranışsal ve nöroiktisadın yürüttüğü çalışmaların da iktisadın doğa bilimi olma yönündeki iddiasını kanıtlama noktasında önemli bir görev üstlendiğini kaydetti. Başarıldığı takdirde iktisadın, temelini natüralizmin oluşturduğu başarılı bir doğa bilimi uygulamasına dönüşeceğini, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren iktisadın başlattığı pozitivist atılımın günümüzde tekrar iktisadı başladığı yere döndüreceğini düşündüğü ifade ederek sözlerini noktaladı.

İştirak edenlerin bir disiplin olarak iktisadın tarihsel süreci, bugünü ve gelecekte evrileceği düşünülen noktanın nasıl bir yer olabileceği hususlarını dinleme fırsatı bulduğu konferans, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

 

 

Konferansı izlemek için tıklayınız.