Bülten Yazımız
18 Kasım 2017 Cumartesi günü İbn Haldun Üniversitesi’nde görevine devam eden ve aynı zamanda Dalewera Üniversitesi’nde siyaset bilimi sahasında doktora eğitimini sürdüren Abdullah Enes Tüzgen, İSAR’da “Suud Baharı mı Körfez Kışı mı?” başlığı altında bir konuşma gerçekleştirdi.
Konuşma başlığına atıfla yeni gelişmelerin Körfez için bir kış mı yoksa bahar mı getireceğinin henüz kestirilemeyeceğini belirterek sözlerine başlayan Tüzgen, son günlerde yaşanan ve dünya medyasını yoğun bir şekilde meşgul eden kriz özelinde birtakım değerlendirmelerde bulundu. 4 Kasım darbesinde, aralarında hanedan mensubu 11 prensin, iş adamlarının ve medya yöneticilerinin de bulunduğu 200 kişinin gözaltına alınmasının yanı sıra Lübnan devlet başkanı Harirî’nin Suudi Arabistan’daki istifası, Yemen’den Riyad’a gerçekleştirilen füze saldırısı ve Yemen sınırındaki helikopter kazası gibi gelişmelerin Suudi Arabistan ölçeğindeki ilginç gelişmeler olduğu üzerinde duruldu.
Muhammed bin Selman
Babasının krallığa geçişi ile birlikte Muhammed bin Selman, 2015 yılında savunma bakanı olmuştu. Nisan 2015’te Kral Selman, Veliaht Prens Mukrin’i azledip yeğenini onun yerine getirmiş ve Haziran 2017’de ise kendi yeğeni olan Veliaht Prens Muhammed bin Nayif azledilip yerine küçük oğlu Muhammed bin Selman getirilmişti.
Henüz 32 yaşında olan Muhammed bin Selman’ın bugüne kadar yürüttüğü projelerin çehresi oldukça şaşırtıcı. Örneğin Suudi Arabistan için bir fiyasko olan Yemen savaşını başlatan, “ılımlı İslam” söylemini gündeme yerleştiren, kadınlara ehliyet hakkı vaat eden, ahlâk polisinin yetkisini kısıtlamak isteyen ve aralarında Selman el-Avde’nin de bulunduğu pek çok ulemanın tutuklanmasında aktif bir isim olarak dikkatleri hep üzerine çektiğini belirten Tüzgen, onu ayrıcalıklı kılan koşulların sadece bu aksiyoner tavırlarından değil, aynı zamanda değişen aile dinamiklerinden de kaynaklandığını kaydetti. Bu süratli değişimlerin diğer bir yandan “feodal beylikten mutlakiyetçiliğe geçiş” denemeleri olduğunun vurgulandığı konuşmada, bu değişimin iç ve dış dinamiklerinin girift yapıları detaylıca analiz edilmeye çalışıldı.
Veliaht Prens Sendromu
İç dinamikler, benzer şekilde hararetli günlerin daha önce de Suud ailesi içerisinde tecrübe edildiğini gösteriyor. Bir “veliaht prens sendromu”nun yaşandığını vurgulayan Tüzgen, daha önce veliahtlıktan krallığa pratik olarak doğrudan bir geçiş olmadığını hatırlattı. Bunun belki de en önemli sebebi, ilk kral olan Abdullah bin Suud’un arkasında 36 erkek evlat bırakmasıydı ve henüz ikinci nesil içerisinde krallığa geçebilen kimse çıkmamıştı. Veliahtlar, amcaları tarafından engellenmişlerdi. Fakat Muhammed bin Selman için onu engelleyecek bir amca kalmadığı gibi, babalarının mirasını ele alan kuzenleri de 4 Kasım darbesinde gözaltına alındılar. Muhammed bin Selman veliahtlığında gerçekleşen bu değişimlerin bir diğer açıdan “âl-i Suud’dan âl-i Selman’a” geçişinin yaşanması ve Kral Selman soyundan gelenlerin Suud ailesi içinde gücü konsolide edişleri olarak okunabileceğini söyleyen Tüzgen, devlet içi dengelerin çok kısa bir süre içerisinde hızla değiştiğini vurguladı.
Dış politika özelinde en hızlı değişimlerin Katar, İsrail ve Amerika özelinde yaşandığının belirtildiği toplantıda bir önceki Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’in Katar yakınlığının aksine BAE ile yakınlaşan Selman’ın, ılımlı İslam söylemiyle de İsrail’i dış politikada kendisine yakınlaştırdığı hatırlatıldı. Tüzgen, son olarak, Amerika’nın bölgeye silah satışının yoğunlaştığı ve IŞİD’in çözülme sürecinin hissedildiği bu günlerde Suudi Arabistan’daki gelişmelerin yeni hadiseler doğurabileceğinin altı çizerek konuşmasını sonlandırdı.