Bir Ömürde İSAR: Hatıralar

Bir Ömürde İSAR: Hatıralar

İSAR, 25 Şubat 2019 tarihinde Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ı konuşmacı olarak ağırladı.

Karaman konuşmasına, selam ile alaka­lı Hz. Peygamber ve sahabileri arasında gerçekleşen bir hadiseyi naklederek baş­ladı. İSAR kurumunun iyi niyetlerle ku­rulduğunu ve Allah rızası için çalıştığını ifade ederek hizmetlerinin daim olması temennisinde bulunduktan sonra, bu gibi kurumlarda ihlas ve samimiyetin öncelik­li görülmesi gerektiğini vurguladı. İhlas ile yapılan bir işin verdiği sonuçla ilgili, kendisinin tercümesini yapmış olduğu, Sultan I. Abdülhamid’in Hz Peygamber’e yazdığı “Kasîdetü’l-Hücreti’n-Nebeviyye­ti’ş-Şerîfe” kasidesini örnek gösterdi. Bu kasidenin sonradan Hz. Peygamber’in kabrinin etrafında bulunan duvarların üzerine nakşedildiğini ve Sultan I. Abdül­hamid’in bu şerefe ihlası sebebiyle nail ol­duğunu belirtti.

Hayrettin Karaman, yapılan işlerin ih­las ile bereketlendiğini belirttikten sonra İSAR’ın kuruluşu vesilesi ile tanıştığı merhum Abdullah Tivnikli Bey’in de bu kurumun bereket tanelerinden biri olduğunu söyledi. Abdullah Bey’in yük­sek tahsil yapmış bir iş adamı olmakla beraber kul olmayı hedeflemiş bir derviş olduğunu sözlerine ekledi. “Tasavvuf top­rağımda var” diyen Karaman, kendisine tasavvuf muhabbetini, Kâdirî dervişi olan babasının amcası Şükrü Efendi’nin aşıladığını ve o zamandan bu yana tasav­vufu hiç ihmal etmediğini söyledi. İyi bir insan olmak için tasavvufa intisabın şart olmadığını ve intisabı olmayan kişilerin üveysiyyet denilen bir yol ile eğitilmiş ola­bileceğini ifade etti. Abdullah Bey’in bir intisabı olup olmadığını bilmediğini ama neticede onun bir derviş olduğuna inandı­ğını söyledi.

İSAR’ın kuruluşunda, Abdullah Bey’in ihlasla finansal kısmı üstlendiğini ve Re­cep Şentürk’ün de aynı ihlasla hizmet tarafını üstlendiğini belirttikten sonra başlangıçta gerçekleşen yönetim kurulu toplantılarında iki cihetin bulunduğunu, bunların fizik ve metafizik olarak birbirini tamamladığını ifade etti. Bu toplantılarda metafizik kısmının ihtiyaçları belirtmesi, fizik kısmının ise söz konusu ihtiyaçla­rı yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Hayrettin Karaman, Abdullah Bey’in bu toplantılarda vakfın bir gayesinin oldu­ğunu, bu gaye yolunda masrafın önemli olmadığını ve gücünün kudretinin yettiği kadarınca bu yükü omuzlayacağına dair ifadelerini hatırlatarak gerçekleşen bu toplantılara başlangıçta merhum Fahret­tin Tivnikli’nin de katıldığını belirtti.

Konuşmasının son bölümünde Karaman, her Müslümanın İslam davası sahibi ol­maya çalışması, İslam davasını hayatının en önemli meselesi haline getirmesi ve di­ğer meselelerini ise bu davaya göre şekil­lendirmesi gerektiğini ifade etti. Abdullah Bey’in bir dava adamı olduğunu ve böy­lesine ihtiyaç duyulan bir kuruluşa serve­tini sarf etmesinin de dava adamlığının bir gereği olduğunu kaydeden Karaman, fedakarlığı dile getirilse de getirilmese de kendisinin ilme ve öğrencilere yaptığı bu yatırımın, Allah’ın izni ile onun amel defterini daima açık tutacağını belirterek sözlerini tamamladı.

İSAR Bülten'e

Abone Olun!