ÜRDÜN HATIRATI - 2016

1 Eylül 2016
17:54

Yazar
M. Fatih Küçük

Bülten Yazımız

İSAR Vakfı yurtdışında birçok kurum­la işbirliği yapmakta ve öğrencilerine bu sayede uluslararası eğitim fırsatları sunmaktadır. Ürdün’ün başkenti Am­man’da bulunan Qasid Arabic Institu­te de bu kurumlardan bir tanesi. İSAR eğitiminde ikinci senesini başarıyla ta­mamlayan öğrenciler yazın 2 ay boyun­ca bir yandan Qasid’da Arapçalarını geliştirirken diğer yandan da dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlarla tanışma, farklı coğrafya ve farklı kül­türleri tanıma, yeni tecrübeler edinme fırsatı buluyorlar.

Bu vesileyle 2016 yılının Haziran ayın­da 22 arkadaşla birlikte bir Ramazan gecesi vakfımızdan yola çıktık. 3 saati aşkın bir hava yolculuğunun ardından Amman QAIA havaalanına indik. Bir­takım prosedürden sonra Qasid’in gön­dermiş olduğu görevli abimizle buluşup araca doğru ilerlerken fark ettiğim ilk şey havanın söylendiği kadar sıcak ol­madığıydı. Bizlere tahsis edilmiş evlere doğru yola koyulunca çevreyi gözlemle­me fırsatı da bulmuş olduk. Coğrafyası daha çok bizim güneydoğuyu andıran şehirde yer alan binalar dikkatimizi çe­ken başka bir husustu. Nitekim bütün binalar tek renkten meydana gelmişti Şehre yayılmış bu krem rengi, bendeeski zamanlara yolculuk etmişim gibi

bir hissi uyandırmıştı. Ürdün’de bulunduğumuz iki ayı aşkın bu süre zarfında iki temel programımız

olacaktı. Biri klasik ve modern Arapça derslerimiz, diğeri ise bölgeyi ve kültürü daha yakından tanımamıza fırsat tanıyacak olan Ürdün gezilerimiz. Arapça derslerimizi Qasid ve Medarik

olmak üzere iki farklı kurumda işledik. Evlerimize yerleştikten sonra Ürdün’de bulunduğumuz sürece -her ne kadar adı “şeriku’l-lugavî” (dil danışmanı) olsa da- neredeyse her konuda bize destek olacak yardımcımızla tanıştık. Ürdün’de ne yenir, nereye gidilir sorularından tutun da hangi konuda kime

danışılır, hangi âlim nerede ne ders verir gibi birçok konuda yardım alabileceğiniz bu danışmanlar sayesinde orada hayat daha da kolay hale geldi. Qasid, Arapça eğitiminde kendisini kanıtlamış ve Amerika ve Avrupa başta olmak üzere tüm dünyadan öğrenci çeken bir merkez durumunda. Medarik ise yeni kurulmuş, daha çok İslami ilimlerde eğitim veren bir kurum. Bu iki merkezin bir caddede karşı karşıya bulunmaları da bizim derslere adapte olmamızı kolaylaştıran etkenlerden bir tanesi. Qasid eğitimi modern Arapça yanında klasik Arapça veya edebî Arapça olmak üzere iki farklı dersten oluşan bir programa sahip. Modern Arapça’da daha çok medyada kulanılan günlük haber dilinin incelikleri anlatılmakta, klasik Arapçada İslami ilimlerin temel eserlerinden metinler okutulmakta ve bu

metinlere daha iyi nüfuz etmenin esasları öğretilmektedir. Edebî Arapçada ise daha çok yakın geçmiş ve günümüz Arap edebiyatından bazı metinler okutularak bu metinlerde kullanılan dile

aşinalık ve öğrencinin o alanda yetkinlik kazanması amaçlanmaktadır. Qasid’dan bahsedip Khalid Snobar’dan bahsetmemek eksiklik olur kanaatimce. Khalid hocanın Qasid eğitimim boyunca

karşıma çıkan en iyi fırsat, oradaki derslere olan ilgimin iki katına çıkmasına vesile olan zat olduğunu söylesem abartmış olmam sanırım. Derslerdeki neşesi, hal ve hareketleri, insani ilişkileri ve daha birçok yönüyle biz öğrencileri motive edip bize destek olmasıyla gönlümüzde ayrı bir yer edinmiştir

Khalid hocamız. Medarik ise daha yeni kurulmuş bir müessese olması hasebiyle henüz tam oturmamış bir eğitim programına sahip. Bununla beraber dersler ve hocaların kalitesi bu açığı kapatmakta.

Klasik Arapça eğitiminin Kur’an-ı Kerim üzerinde tatbik edilmesine olanak sağlayan nahiv dersi, mezâhib-i erba‘anın fıkhi konulardaki görüşlerinin bize hüzmeler halinde sunulduğu fıkıh dersi

ve Ürdün ve toplumunun anlatıldığı Ürdün toplumu dersi gibi seçilmiş konuların istifademize sunulduğu güzel bir program vardı Medarik’te. da öğrencilerimizin halkla en çok içiçe bulunduğu proje [meşru‘ ] hazırlama bölümü teşkil etmekteydi. Bu bölümde öğrencilerimiz Ürdün toplumunu yakından

ilgilendiren konular seçip, seçtikleri bu konularla alakalı halk ile mülakatlar, anketler yaparak, mükalemeler ederek veya konunun uzmanlarıyla görüşüp onlarla röportajlar yaparak projelerini

hazırlamış oldular. Hazırlanan bu proje çalışmaları hem arkadaşlarımızın Arapçalarına katkı sağlamış oldu hem de halkla daha yakından temasa geçip topluma daha iyi karışmalarını, Ürdünlülerin kültürlerini farklı cihetlerden müşahede etmelerini sağlamış oldu. Yine bu projeler sayesinde Ürdün

toplumunun tıbbî konulardan hukuki konulara, mezhep tartışmalarından diğer ülkelerle olan ilişkilerindeki tutumlarına kadar birçok konudaki fikirlerini ve bakış açılarını bir nebze de olsa anlama,

olayları onların gözünden görme imkanı bulmuş olduk. Benim için yine sıradan bir akşamdı,

evin salonunda oturmuş bir yandan Arapça ödevlerimi yapıyor bir yandan da arkadaşlarla muhabbet ediyorduk, ta ki o hazin haber gelene kadar. Arkadaşlardan biri Boğaz Köprüsüne tankların giriş yaptığını söyledi. Önce ne olduğunu anlayamadık. Bir anda sanki her şey değişmeye başlamıştı. Olaylar

geliştikçe vatanın ve vatan sevgisinin değerini bilfiil anlıyor, böyle zor bir zamanda gurbette olmanın hissettirdiği çaresizlik duygusuna bürünüyordum. İşte o an aklıma şu iki ayet geldi:

“وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ اللّهُ وَاللّهُ خَيُْ الْمَكِرِينَ” “Onlar tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur.” (Âl-i İmrân; 54) “وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ” “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inananlarsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân; 139) Arkadaşlarla toplanıp istişare ettik ve biz de bu hain darbe girişimine karşı Ürdün’den bir cevap vermeye karar verdik. Böyle günlerde birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlatmak adına Türk Konsolosluğu’nun önünde ulaşabildiğimiz kadar Türk ile bir araya gelip Kur’an-ı

Kerim tilavetinin ardından bu başarısız girişimi kınayan bildirimizi basına her iki dilde de yayınladıktan sonra tekbirler eşliğinde müslümanların birlik ruhunu bir nebze de olsa yaşayıp yaşatmış

olduk. Rabbim böyle zor zamanları tekrar yaşatmasın. Dinimize, vatanımıza ve milletimize tuzak kuranların tuzaklarını kendi başlarına geçirsin.